8 Eylül 2012 Cumartesi

KARGANIN GÜLDÜĞÜ – Nihan TAŞTEKİN (KİTAP)




    Polisiye edebiyatına ilk olarak ortaokul ve lise yıllarında merak salmış ve okumuştum. Bunlar, Agahta Christie romanları ve bazen kara filmlere (film noir) önemli kaynak da olan bazı kara romanlardı. Sonra polisiyeye epey bir ara verdikten sonra benzer bir türdeki Patricia Highsmith romanlarını zevkle okudum. Araya başka türler girerek okumalarım devam etti. İki yıl kadar önce, Ankara’da ara sıra uğradığım sahaf Ayhan (Ataman) ağabeyin tavsiyesi ile polisiyeye bir anlamda dönüş yaptım. Geçmişte Akba Yayınlarından çıkmış olan Cornell Woolrich, (ya da bizde bilinen adıyla Wiilliam Irish), Erle Stanley Gardner, Ellery Queen gibi yazarların gerçekten güzel polisiye romanları ile tanışmış oldum. 
    İki yıl önce, polisiye romanlar ararken gözüm raflarda bir Türk kadın yazarın kitabına takılmıştı. “Kertenkelenin Uykusu-Nihan Taştekin”. Pek fazla beklentim olmadan kitabı alıp okudum ve beklentimin tersine şaşırarak beğendim. Bu kitapta Cem Beyoğlu isimli bir Türk dedektif tanıtılıp polisiye bir olayı çözmesine tanık oluyorduk. Kitabın konusu bir yana, romanda çok çarpıcı bir dil, gerçeklik ve akıcılık vardı. Buna yer yer ince bir mizah da eşlik ediyordu. Bu da okumanıza keyif katıyordu. Sonra yazarın yayınlanmış ikinci bir kitabı olduğunu öğrenip onu da okudum. Bu arada, “İyi bir okur, kitap takip etmez, yazar takip eder” sözüne çoğunlukla inananlardanım. Yazarın “Yağmur Başlamıştı” isimli ikinci romanı fena değildi. Ama,
“Kertenkelenin Uykusu” bence daha iyiydi.   

      
     Geçen sene İstanbul Kitap Fuarında da yazarın “Karganın Güldüğü” isimli üçüncü  kitabını da satın almıştım. Okumasını geçenlerde tamamladığım kitabı sizlere de tanıtmak istiyorum. Bu kitabın alt başlığı “Sekendiz Öyküler” olarak geçiyor. Önce kitabın “öyküler” tabirine bakalım. Kitabı “öykü” kategorisinde bulundurmak ne derece doğru olur bilmiyorum. Çünkü kitapta on üç ayrı bölüm/öykü var. İlk on iki bölümdeki öyküler birbirinden bağımsız öyküler gibi gözüküyorsa da son bölümdeki uzun öyküde küçük bir sürpriz okuru bekliyor. Çünkü on iki öyküde yer alan kahramanların önemli bir bölümü son öyküde arz-ı endam ediyorlar. Böylelikle karakterleri daha iyi tanır hale geliyor ve polisiye bir olayı hep birlikte çözmelerine (ve çözülmelerine) tanık oluyoruz. 
  Kitabın alt başılığı olan “Sekendiz Öyküler”, tabirine baktım; Satürn Öyküler anlamına geliyormuş. Yazar niye böyle bir alt başlık seçmiş diye baktığımda bulduklarım şunlar:  Satürn'ün genel etkisi Jüpiter'in bolluk ve neşe etkisinin tersidir. Kısıtlamalara, hayal kırıklıklarına neden olan ve genellikle daha fazla sorumluluklar yükleyerek insanı disiplinli olmaya zorlayan soğuk bir gezegendir. Hayat bize çok şey öğretir. Satürn öğretmene benzer, verdiği dersler genellikle serttir ama bu dersler bizi başarıya götürür. Bu görev duygusuyla dolu gezegen tedbirli olmayı, zorlukları, gecikmeleri, kısıtlamaları, kuralları, sorumluluk duygusunu, acıyı, korkuyu, inkârı, bir şeyi zor yoldan elde etmeyi, otoriteyi ve disiplini yönetir. 

       Kitaptaki ilginç birkaç öykünün konusundan da bahsedeyim. “Mavi Kamyonetli Adam” isimli öyküde, Ege’de bir kasabada işlenmiş bir cinayetin sonucuna tanık olan küçük bir kızın, zanlı ile uzaktan ve yakından ilişkisine ve yaşadığı travmaya tanık oluyoruz. “İkinci Mercidabık Savaşı” isimli öyküde yıllar sonra hiç sevmediği ilkokul öğretmeni ile bir trende karşılaşan bir doktorun traji-komik öyküsünü okuyoruz. “Atıfet Hanım’dan Bir Füg” isimli öyküde yalnız yaşayan yaşlı bir kadının bir cinayeti çözme çabasına metafizik bazı olaylarla ortak oluyoruz. “Baguk’un Yolu” isimli fantastik öyküde ise, Tanrı tarafından ajan olarak görevlendirilen bir karganın Cunda Adası’nda görevlendirilmesini takip ediyoruz. Kitaba ismini veren son öyküde ise, kitaptaki öykülerde ismi geçen birçok kahramanın yine Cunda’da bir dinlenme evinde toplanmasına ve Cem Beyoğlu’nun _Agatha Christie romanlarına gönderme yapar gibi_ bir cinayeti çözme çabasını izliyoruz. 



     Yazar Nihal Taştekin, uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra günümüzde gazetecilik mesleğini bırakmış ve Ayvalık’ta yaşıyor. Bir yanda sahaflık yaparken yazarlığa da devam ediyor. Yazarın gazetecilik döneminden bir eseri de Dr. Nüzhet Ziyal ile yaptığı ve T.İş Bankası Yayınlarından nehir söyleşiler dizisinden çıkmış olan “Akupunktur Sevdalısı” isimli kitabı.  
   Yazarın son çıkan kitabı “Zeval” de okunacaklar listemde yer alıyor. Kitabın tanıtım sayfalarında daha önceki roman-öykü kahramanlarından Cem Beyoğlu, Atıfet Hanım gibi karakterlerin Zeval romanında da yer aldığını gördüm.  Siz de bir Türk polisiyesi nasıl olur ki diye merak ediyorsanız; hatta polisiyenin kurallarını yer yer ihlal eden, eğlenceli, yer yer düşündüren, hınzır dilli Nihan Taştekin kitaplarını okumaya başlamanızı tavsiye edebilirim. 


MERAKLISI İÇİN İLGİLİ DİĞER LİNKLER:


Yazar Nihan Taştekin ile yapılmış Radikal Kitap söyleşisi burada.

Karganın Güldüğü kitabının linki burada ve kitap tanıtımı burada..

Kertenkelenin Uykusu kitabının linki burada ve Ömer Türkeş’in kitap eleştirisi burada.
Yağmur Başlamıştı kitabının linki burada ve kitabın tanıtımı burada.

Zeval kitabının linki  burada.
Nihan Taştekin’in Dr. Nüzhet Ziyal ile yaptığı söyleşi sonucu oluşan Akupunktur Sevdalısı-Nüzhet Ziyal Kitabı” nın linki burada.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder